Zikir ile allaha ulaşmak

Tekamül Hakikatinin Allah Sistemi’nin Rabbi Olan Allah’ı Tefekkür Ve Zikirle Sağlanması Hakkında Açıklamadır

ALLAH SİSTEMİ’NİN RABBİ OLAN ALLAH’I TEFEKKÜR VE ZİKİR ALLAH’IN İSİMLERİ OLARAK BİLİNEN 99 KEYFİYETTEN HAREKETLE YAPILMALIDIR.

İlahi alemlerde her ismin asli orijinal manaları olduğu gibi mülk alemindeki tekamül hakikatinin sağlanması için izlenen yolun başlarındaki zılliyet ortamlarının oluşması ve mahlukluk sıfat ve fiilerinin devreye sokulması için zılli manaları da mevcuttur.

ALLAH’I TEFEKKÜR VE ZİKİR İLE 99 İSMİN ZILLİ MANALARINDAN OLUŞAN MAHLUKLUK TERKİBİNDEN KURTULUP, YİNE 99 İSMİN ASLİ MANALARINDAN OLUŞABİLEN VARLIKLIK TERKİBİNE VASIL OLMAK MÜMKÜNDÜR.

ALLAH SİSTEMİ’NİN RABBİ OLAN ALLAH’I TEFEKKÜR, ALLAH SİSTEMİ’NE TABİ OLAN MAHLUKAT İÇİNDEKİ BEŞERDEN İTİBAREN DEVREYE SOKULMAKTADIR. İSLAM-I HAKİKİDE ALLAH’I TEFEKKÜRE “TEFEKKÜR’ULLAH” DENMEKTEDİR.

ALLAH SİSTEMİ’NE TABİ TUTULAN MAHLUKAT VE VARLIKATIN TÜMÜ ALLAH SİSTEMİ’NİN RABBİ OLAN ALLAH’I BATINİ OLARAK ZİKREDERLER. ANCAK BEŞERİ MAHLUK BATINDA ALLAH’I ZİKREDERKEN BEYNİNDEKİ DÜŞÜNSEL AKTİFLİK PLANINDA ALLAH’I TEFEKKÜR ETME İMKANINA DA SAHİPTİR. İSLAM-I HAKİKİDE ALLAH’I ZİKİRE “ZİKR’ULLAH” DENMEKTEDİR.

Vücud-u Mutlak’ta her bir zerre ALLAH’ı zikrederek cevvaliyet göstermektedir.

Her bir zerrenin cevvaliyetinin Hakikati; ALLAH’I ZİKİRDİR.

Beşerin beynindeki genetik kod açılım faktörü Allah Sistemine indekslidir.

YERDE VE GÖKLERDE HER NE VARSA ALLAH SİSTEMİ’NİN RABBİ OLAN ALLAH’IN AYETLERİDİR.

YERDE İLAHİ İSİMLERİN ZILLİ MANALARI DOĞRULTUSUNDA YAŞAYAN TÜM MEVCUDATA “ALLAH’UL AYET-İ MAHLUKAT” YER VE GÖKLERDEKİ İLAHİ İSİMLERİN ASLİ MANALARI DOĞRULTUSUNDA YAŞAYAN MEVCUDATA İSE “ALLAH’UL AYET-İ VARLIKAT” DENMEKTEDİR.

Allah yerin ve göklerin Nurudur. O’nun Nuru, ayetleri olan mahlukat ve varlıkatın batınında gizlidir.

Mahlukatın tümü ALLAH’ı zikrederek nurunu tamamlamaya doğru yol kateder. Beşerin, ALLAH’ı zikir esnasında ALLAH’ı tefekkür etme imkanına sahip oluşu “EŞREF-İ MAHLUK” oluşundan kaynaklanır.

Yeryüzünde mahlukatın en şereflisi olan beşerin beyin yapısı Allah Sistemi’ndeki 99 ismin manalarınca tasarruf altında bulundurulan bir niteliğe sahiptir. Beşerin beynindeki genetik gizem Allah Sistemi’nin Rabbi olan ALLAH’IN 99 İsminin manalarınca şifrelenmiş olmasıdır. Şifrelenmiş olan beşerin beynindeki genetik yapı, ancak ALLAH’ın 99 isminin manalarının açığa çıkarılmasıyla müteal orijinal aktiflik kazanabilmektedir.

BEŞERİN MAHLUKLUK SIFATLARINDAN KURTULMASI İÇİN, BU ŞİFRELENMİŞ GENETİK YAPININ ANCAK, ALLAH’IN 99 İSMİNİN ASIL MANALARINI AÇIĞA ÇIKARABİLECEK DEŞİFRELEMENİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ GEREKİR Kİ, BUNUN İÇİN ALLAH’IN 99 İSMİNDEN HAREKETLE TEFEKKÜR VE ZİKİR YAPILMALIDIR.

ALLAH’I TEFEKKÜR, ALLAH’IN AYETLERİNİ TEFEKKÜR ETMEKLE BAŞLAR. Bu tefekkür konuları neler olabilir?

Mülk aleminde her şeende ayrı ayrı bir renkle ortaya çıkışın, görünüşün altında yatan HAKİKAT ne olabilir? Kesret denilen, alabildiğince belirttiği fantazi görünüşlerle renk, desen, koku, müşekkeliyetler..

BEŞERİN GÖZÜNÜ KÜLLEYEN HAYALLERİN ARDINDAKİ HAKİKAT NE OLABİLİR?

Şu hayallerle avunulan, birgün sararıp, kuruyup, donuklaşıp, buruşacak zılli güzellikler sergileyen suretlerle dolu hayal aleminden ne bekliyorsun? Güzellikler, zenginlikler, maddi safahat, lüks, konfor, refahat dediğin sahte unsurların arkasındaki hakikate kavuşmadıkça beşer de bu sahte güzelliklere sahip hayalden başka bir şey değildir.

ŞU HAYALLERLE AVUNULAN DÜNYA’DA EKSERİYETTE HAYALLERE TEMAYÜL VE İTİBAR EDİLİYOR. ACABA NEDEN EKSERİYETTE HAYALLERE İTİBAR VE TAMAYÜL EDİLİYOR? BUNU TEFEKKÜR ETMEK GEREKİR. ZİRA HAYALLERİN ARKASINDAKİ HAKİKATİ FARKETTİREN, O HAKİKAT İLE MUHATTAP KILAN BİR MELEKE HER BEŞERDE BULUNMUYOR. BU HASLET; BASİRETTİR SEVGİLİ OKUYUCULARIM BASİRET..

“Müminin ferasetinden korkunuz.” Hadis-i şerif Hz. Muhammed (s.a.v).

FERASET BASİRETTEN DOĞAR. BELAGAT SAHİBİ OLANLARIN YAŞADIKLARI MANEVİ HALLERİN SEBEBİ BUDUR.

BASİRET HAYALLERİN ARDINDAKİ YÜCELİĞE, EBEDİ DİRİLİĞE, TEK HAKİKATE NÜFUZ ETTİREBİLEN HUSUSİYETLERE SAHİP OLAN BİR HASLETTİR.

Allah Sistemi’nin Rabbi olan Allah’la muhattab edebilen ve bu muhataplığın yoğunlaşması oranında Onda yok olmayı sağlayan muazzam bir farkediş gücüdür Basiret.

Onda yok olmak nedir sevgili okuyucularım bilirmisiniz? O’NUNLA TEK BİR HAKİKAT OLARAK VAR OLMAK DEMEKTİR. Bunun ciddiyetini kavrayabiliyor musunuz? Bazıları bu belirttiğim hususiyeti muhakemeye vuruyor, ALLAHLAŞMA gibi saçma sapan zehaplara kapılıyorlar. Şunu biliniz ki, kesinlikle haşa ne Allah insan olur. Ne de insan Allah olur. Bu saçma sapan görüşlere aldırmayın. Unutmayınız ki, Şeytan-ı Lain boş durmuyor. Onlara bu saçma sapan fikri veren Şeytandır sevgili okuyucularım.

Mukavenat Nurunun varlığı adına yemin ederim ki bu fikir Şeytandan gelmektedir. Allah ancak tüm orijinalliğini, asilliğini bi hakkın olarak yokluk’tan gösterir, varlıktan göstermez. Ancak bir FAKR HALİ olacaktır ki orada Allah olacak. Bu hadise dikkat edin sevgili okuyucularım:

“FAKR TEMAM OLUNCA ORADA ALLAH VARDIR.”

Şimdi buradaki hassas mevzuatı kavramaya çalışın. Fakrın temam olması ne demektir? Orada varlığın tamamen tükenmesi demektir. İşte varlık tükenince, ne sen vardır ne ben vardır ne de o vardır. Ya ne vardır? ALLAH vardır sevgili okuyucularım, Allah vardır.

ALLAH’I ZİKRİN TEMELİNDE ALLAH’IN AHLAKLARIYLA AHLAKLANMA YATAR.

ALLAH’ı tefekkür etmenin hakkını verenler, ALLAH’ı tefekkür ederlerken ALLAH’ı zikrin hakkını verenler olur.

ALLAH’ı zikir, basiretin ALLAH’ın her ismin manalarınca yoğunlaşmasını, basiretin yoğunlaşması feraset gücünün artmasını, feraset gücünün yoğunlaşması da beşerin belagat sahibi olmasını sağlar.

Allah’ın 99 İsminden Mürid İsminin Manalarının Zuhur Mahali Olan Beşer Ve İnsan Numuneleri Allah Sisteminin Müridleridirler

Mürit isminin zılli manalarının zuhur mahali olan mahlukatın içinde yalnız beşerin muayyen bir kıstasta sahip olduğu irade hasleti mevcuttur. İrade, beşeri bilincin bağlı bulunduğu Öz Varlığa ait bir haslettir. Mürit isminin rotasyon özelliği, beşerde ve insanda iradi bağlamda fiil üretirken sebatlılık gösterebilmesini sağlamaktadır.

BEŞERDE VE İNSANDA YAPILMASI GEREKENİ YAPILMASI GEREKEN YER VE ZAMANDA YAPTIRABİLEN, YAPILMAMASI GEREKENİ YAPILMAMASI GEREKEN YER VE ZAMANDA YAPTIRMAYAN İRADE HASLETİDİR.

Beşer ilahi isimlerin zılli manalarınca teraküp bulan bir mahluktur. Mahluksu sıfat ve fiilleri bu nedenle ilahi isimlerin asli orijinal manalarının düşük transformasyonlu hallerine (zılli manalarına) uygun olarak sergilenir. Beşerde bütün ilahi isimlerin olduğu gibi Mürit isminin de zılli manaları açığa çıkarılmıştır. Bu nedenle beşer, insana göre düşük kıstaslarda iradeye sahiptir ki, bu iradeye İslami hakikide “İRADE-İ CÜZZİ” denmektedir. İnsanda bütün ilahi isimlerde olduğu gibi, Mürid isminin de asli orijinal manaları açığa çıkarılmıştır. Bu nedenle insan, beşere göre yüksek kıstaslarda iradeye sahiptir ki, bu iradeye de İslamı Hakiki’de “İRADE-İ FERDİ” denmektedir.

ALLAH SİTEMİ’NDE MÜRİDLİĞİN HAKKINI VERDİREBİLEN İRADE; FERDİ İRADEDİR. İSLAMI HAKİKİ’DE İRADE-İ KÜLLİ OLARAK BİLİNEN İLAHİ TASARRUF PLANLARININ İRADESİ, İRADE-İ CÜZZİ’DEN DEĞİL, İRADE-İ FERDİ’DEN TASARRUF ETMEYİ YEĞLEMEKTEDİR.

İrade-i ferdi sahibi olan insan numuneleri Kur’an ilminde kalben diri, beşer numuneleri ise kalben ölü olarak belirtilmiştir. Kur’an’da yeryüzünün ölülerin ve dirilerin toplantı yeri ifadesiyle vurgulaması, yeryüzünün kesretlik ortamında mahluk ve varlık niteliklerine sahip olan numunelere ait sıfat ve fiillerin mahluksu ve varlıksı olarak sergilendiğine işaret etmektedir.

ALLAH SİSTEMİ’NDEKİ ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH’IN HAKİKİ MÜRİDİ, ONUN RESULÜ MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V)’DIR.

ALLAH SİSTEMİ’NİN RESULU ALLAH’A TAM AYİNE OLMA ÖZELLİĞİNE SAHİP OLUP ALLAH’I HER İSMİNDEN KENDİSİNE GÖSTEREBİLMEKTEDİR.

Allah Sistemi’ne tabi olan müritliğin hakkı, Allah’ın isimlerinin zılli manalarına dayalı sıfat ve fiillerin terk edilerek, bu isimlerin asli orijinal manalarına uygun sıfat ve fiilleri sergileyerek verilebilmektedir. “ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANINIZ AYETİNİN MANASINA UYGUN İLERLEYİŞ BÖYLE OLUR”. İşte burada yaptırım gücüne sahip olan haslet, sahip bulunduğu rotasyon özelliğiyle devreye girmekte ve sergilenmesi gerekenleri sergilenmesi gereken yer ve zamanda ilahi isimlerin asli orijinal manalarına uygun olarak sergiletebilmektedir.

BEŞER KENDİ İRADESİNİ KULLANIRKEN İLAHİ İSİMLERİN ZILLİ MANALARINA UYGUN HALKEDİLMİŞ OLAN AFAKİ DEĞERLERE, İNSAN İSE KENDİ İRADESİNİ KULLANIRKEN İLAHİ İSİMLERİN ASLİ ORİJİNAL MANALARINA UYGUN HALK EDİLMİŞ OLAN ENFÜSİ DEĞERLERE İTİBAR EDİP YÖNELEREK DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLARINI SERGİLEYEBİLMEKTEDİR.

Enfüsi değerlere yönelik olmanın neticesi, enfüsi değerlerce kuşanmak ve en sonunda enfüsice bir değer olduğunun bilincine kavuşmaktır. Afaki değerlere yönelik olmanın neticesi ise afaki değerler dünyasının kesret ortamında süfli varlarca yaşam sürdürmek ve ta ki uyanmaya kadar arada bir yerde sıkışmaktır.

İNSANDAKİ BENLİK HİSSİNİN YOĞUNLAŞMASI, ONUN AFAKLAMA KEYFİYETİNCE BELİRGİN BİR DOYGUNLUK GÖSTERMESİDİR.

İnsan ne kadar çok benlik emaresi gösterirse o kadar çok kendi orijininden uzaklaşıyor demektir. Yani insan afaklama keyfiyetleri ile kabalaşır, donuklaşır.. İnsanın orijinine yönelik dürülmesi ona ince, latif, parlak, açık şuurca orijinsel hususiyetler kazandırır. İnsan da evrende olan her mevcutluk gibi enfüsleme ve afaklama hususiyetleri gösterebilir. İnsanın enfüse yönelmesi, onun enfüsten gelme esnasında belirli koşullarca sabittir. Bu sabite İlmillah’ta kayıtlıdır. İslami hakiki’de buna Ayan-ı Sabite denilmiştir.

İnsanın enfüse yönelmesi (enfüsleme) onun aslı olan müteal orijinal şuurca, kendisini bilmesini sağlar. Müteal Orijinal Şuur’un sınırsız TEK Keyfiyeti vardır. Mutlak Şuur Bilincine kavuşmayla sınırsız TEK Keyfiyette kendini bilme gerçekleşir. Bu takdirde de insan, bütün mevcutluklarda yaşadığın olgusunu tadıyor. Bu biraz kaba olacak, ama anlaşılması açısından bir başka ifade ile anlatmak istiyorum; KARINCADAN, TAVŞANDAN, ASLANDAN, TÜRLÜ TÜRLÜ BİTKİLERDEN, TÜRLÜ TÜRLÜ İNSANLARDAN KENDİNİN YAŞADIĞINI BİLİNCİNİ YAŞAMAK VE YAŞADIĞINI YAŞAMAK.

Derinde yatan hikmet ve faziletlerin farkına varanlar, afağın sebepler ile oluşan hadiselerine ve unsurlarına kapılmadıkları için deruni hikmet ve faziletlerin farkına varmadan, afakta yaşayanlara horlayıcı, dışlayıcı nazarlarla bakmazlar. Sizlerde takdir edersiniz ki; TÜM MAHLUKAT VE VARLIKATIN YAŞADIKLARI, ALLAH’IN AN-I DAİM YAŞAMINDAN BİRER GÖRÜNÜŞTÜR sevgili okuyucularım. Bizim gibi iç güzelliklerde yaşayanların da yaşantısı bu müteal orijinal yaşantıdan ayrı değildir. Ancak bu gerçekleri henüz idrak edememiş kardeşlerimiz, bizlerin batın ile olan yaşantı manzumelerimizi garip karşılamaktadır.

Sevgili okuyucularım size şöyle soru sorsam ne cevap veriridiniz?

İNSAN MADDE MİDİR MANA MIDIR?

Şayet madde ise bunu herkes izlemektedir ki, maddi formasyon belirli bir zaman sonra yıpranıyor, arızalanıyor ve bir müddet sonra hareketliliğini yitiriyor değil mi? Acaba bu yitiriliş nasıl oluyor? Yani bakıyorsunuz bir bedenden şuuren her türlü vasıflar kaynaklanırken, bu vasıflar artık görülmüyor. Bir beden hareket ederken hareketliliğini yitiriyor. Bir dirilik iklimi arz ederken ölülük iklimine bürünüyor, kokuşuyor, parçalanıyor, ayrışıyor ve neticede geldiği unsur olan toprağa karışıyor. Böyle mi olmak isterseniz? Materyalistlerdeki inkar hali çok yoğun olduğu için bunu kabul edebiliyor, “olsun” diyor, “ben günümü gün edeyim de varsın toprağa karışayım”. ONLAR GERÇEKTEN ÖYLE OLACAKLAR. Onların ilk etaptaki mezarları kendim dedikleri bedenleridir sevgili okuyucularım. Bunlar kalben ölüdürler. Bunlar kendilerinde olan madde ötesi faziletleri kavrayamıyorlar. Eğer insan madde yığını bir yapı ise, yani sırf bedenden meydana gelmiş mevcudiyet ise insanın heyecanı, korkusu, düşünceleri, sevgileri nerelerden kaynaklanıyor? Demek ki, insanda madde ötesi bir mevcutluk var. Bu nedir? İşte bu şuurdur. Bu şuur kaba kesif cismani bedenden çıktıktan sonra da yaşamaya devam ediyor. Kaba kesif cismani beden ile mündemiç olan ince latif seyyal karakterli bedenle cismani bedeni terk ediyor ve bu bedenle kendi varlığını devam ettiriyor.

ALLAH SİSTEMİ’NE TABİ OLAN HER MÜRİD BÜTÜN BU KONULARI TEFEKKÜR ETMELİDİR. BEN NEYİM? NEREDEN GELDİM? NEREYE GİDECEĞİM? DÜNYA’DA NİÇİN DOĞDUM? DÜNYA’NIN HALK EDİLMESİNDEKİ SIRLAR NEDİR? İŞTE BU TEFEKKÜRÜN VE HATTA BU TEFEKKÜRLE BİRLİKTE SÜRDÜRÜLMESİ GEREKEN ZİKİRİN DAHİ YAPILMASI, ALLAH’IN MÜRİD İSMİNİN MANALARI GEREĞİNCE BU MANALARIN HAKKI VERİLEREK SEBATLA YAPILMALIDIR.

Allah Sistemi’ne Tabi Olan Beşerin, Beşeri Sıfat Ve Fiillerinden Kurtulması Allah’ı Tefekkür Ve Zikir İle Gerçekleşirken, Gittikçe Yükselen Aşk-I İlahi Fazları Kalbin Gönülle Birleşik Düzen Yoğunluğunu Arttırır

Allah’ın Vedüd isminin manalarının zuhur mahali olan beşer, Allah’ı tefekkür ve zikirin sağladığı arınma ve yücelme ile beşeri sıfat ve fiillerden kurtulma oranında bu ismin manalarınca aşk-ı ilahi fazlarını yaşamaya başlar.

ALLAH; KALPLERİ İLAHİ AŞK ATEŞİNDEN YANGIN YERİNE DÖNMÜŞ FERTLERİN HER KAPIYI AÇARAK KENDİSİNE KAVUŞACAĞINI MÜJDELER.

Bu aşkın alevleri, kalplerdeki kirleri tüm kirleri ve pasları yakar ve ortadan kaldırır. Bu kirler ve paslar nedir? Mekandan ve mekanlılardan gelen tağyişatlardır. Ehl-i tasavvuf buna masiva diyor. Yani Allah’ı unutturan şeyler, Allah’tan koparan şeyler.

AŞK DERYASININ DERİNLİĞİNDE BOĞULMAK
VARLIKÇA ÖLEREK YOKLUKÇA DOĞMAK

İlahi Aşk’ın duyulmasıyla birlikte gelen ilahi imkanların haddi hududu yoktur. Derler ki; düşüneyim. Düşün, düşün ancak düşünebildikleri ne kadar olabilecek bir nebze olabilecektir düşünemediklerinin yanında.

Düşünmeden tek bir lahzada düşünemediğin Sınırsızlıktan alabileceğin ilahi imkanları ancak İlahi Aşk-ı duymakla alırsın. Zira Allah El Alim Hazretleri Aşkıyla birlikte sınırsız bir çok imkanı sana bahşeder. Yeter ki O’nun Aşkını duy. Siretinden tüm varlığına dalga dalga yayılan ve seni fazdan faza geçiren, yüceliklerden yüceliklere taşıyan O’nun Aşkını duy.

YOKLUKTAN GELEN VE VARLIĞINDA TÜTEN CELAL YÜCELİKLERİNİN SONSUZLUĞUNDA İLERLEMEK, ANCAK İLAHİ AŞKI DUYMAKLA OLUR. Zira sen Allah’ın Cemal isminin tecellisi olan insan-ı kamil Habib’Ullah Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) namzedi bulunmaktasın.

ALLAH SİSTEMİNDE İNSANA EN YAKIN VECHE RESÜLİYET VECHESİDİR.

Allah kendi Cemal’ine aşıktır, sense O’nun Cemalinden bir parçasın. El Vedüd olan Allah’a aşık olman ne demektir biliyor musun? O sınırsız aşk kaynağına, sınırsız aşk kaynağından gelen imkanlarla bağlanarak şereflenmek demektir. Böyle bir kaynağın yücelikleri ancak O’na aşık olmakla bilinir.

İlahi isimlerin yüceliklerini kendi bünyesinde toplayan Cemal’Ullahın belirttiği ilim HAKİKAT-I MUHAMMEDİ‘dir.

HAKİKAT-I MUHAMMEDİ O’NA EZELİ VE EBEDİ AŞIK, HABİB’ULLAH’IN SINIRSIZ AŞK FAZLARINDA YAŞARKEN İLMİLLAH’IN O’NUN MUKADDES VARLIĞINDA TECELLİ EDEN HALİDİR. YANİ HAKİKAT-I MUHAMMEDİ; AŞK-I MUHAMMEDİYE BAĞLI OLARAK MUHAMMEDİ NURDA BELİREN İŞM, İLAHLIN TECELLİSİDİR.

Bu ilimden ileri derecelerde paye alanlar Allah Sistemi’nin tasarruf platformunda bulunan Muhammedi kalp sahipleridir. Allah’a kalpten bağlanmış olanların varlıkları siretlerinden cemal nurlarının yücelikleriyle şereflendirilirler. Siretlerindeki bu muhataplık gittikçe tüm varlıklarını kaplar, Rahmetinin sihrinin kelimelerle tarif edilemediği yücelikleri o varlığı sınırsız imkanlarla ihya eder. Ancak şunu biliniz ki sevgili okuyucularım bu sözünü ettiğim insan numuneleri kesinlikle imkanların peşinde değil, yalnız Allah’ın peşindedirler.

ALLAH KAR YAĞDIRACAĞI DAĞLARI ÇOK İYİ BİLİR.

ALLAH’A KALPTEN AŞIK OLANLAR, ALLAH’TAN GELEN İMKANLARA DEĞİL İMKANLARIN SAHİBİ OLAN ALLAH’A DEĞER VERİRLER.

Allah Zul Celal Hazretleri kendi cemali olan nurani varlığına (Muhammedi Nur) aşıktır. NUR’un yüzü hürmetine her ihsan her bahşiyat Tüm Varlığa kazandırılmaktadır.

CELAL – CEMAL ARASINDAKİ AŞK REAKSİYONU ÇİFT YÖNDE SINIRSIZ İLAHİ İMKANLARLA BİRLİKTE CERAYAN EDER.

Cemal’ullah, Celal’ullah’a aşk teraneleriyle serenadda bulunurken, belirtilen aşk manzumesine ilaveten Kendi Vücudu’ndaki her zerreye duyduğu şefaat hisleriyle her zerreye ait olan durumu bildiren tesirleri de Aşk’ın icabatına uygun olarak gösterdiği aşk reaksiyonu ile intikal ettiriyor. (RESULİYET)..