Manevi rehber

Allah’ın zat-ı mı, imkanları mı?

Sonsuzluğun yokluğundan aktifleştirilerek akışa geçirilen Varlık bilinci, bu akışı ile sahip olduğu her bir imkanını, değerini  beraberinde sürüklemektedir.

Varlıklaşmış her bilinç, varlıklaşmanın her aktifliğinde Om’dan Rakha’ya kadar İmkanlarca da aktifleşmektedir. Yani bilinç aktifleşirken aynı zamanda kendi imkanları da yokluktan sadr olur ve aktifleşir. Birbirini takip eder. Mutlak Yokluktan Mutlak Varlığa akan bilinç, Mutlak Vücuda Ra İmkanlardan ayrı olarak akmaz.

Ra Mon (Ra bilinç), Ra Ton (Ra imkan) ile birbiri içinde müncer, birbirini tamamlar durumdadır. 

Bilincin, Mutlak Vücudu oluşturan sonsuz sınırsız süper güç boyutları dahilindeki aktifliği, Olma bazındadır.

Yokluktan aktifleşmiş her zerre Varoluş boyutlarındadır. Var olma, Varoluş halidir. Olma’nın hitamında kendi varlıklığının tamlığı yani ‘tam olma’ kıstasından sonra artık Varlıktan Yaratım geçirilmesi gerekmektedir.

Bilincin Olma bazından Yaratılışa geçmesi deneyim ortamı olan  Çekirdek Dünya ortamında mümkün olabilmektedir.

Bilinç, birlikte sürüklediği imkanlarıyla deneyim kazanabilir ve deneyim kazandıkça görev yapabilir ve evrimleşebilir.

Sonsuzluğun Bilinci,

kendi Varlığını ancak Sonsuzluğun İmkanları ile keşfedebilir. 

Sonsuzluk bilincinin imkanları, öz keyfiyet – öz haslet ve öz değerleridir. Keyfiyetler, esmalar olarak bilinir. Bilinç, her birini kendi varlığında yaşar. Öz haslet, sahip olduğu yetilerdir. Keyfiyet ve hasletlerini açığa çıkarmasıyla kendi, öz değerlerini işler. Bu değerler, kendi özüne ait bilgisi, özüen ait enerjisi ve gücünü teşkil eder.

Bilinçler Dünya ortamında devreye sokulan kültleyici bir aktiflik içine alınmıştır. Bizler bu fonskiyonun devreye alınışını daha çok Mısır kültüvasyon programı ile biliriz.

Mısır Kharenası

Mısır Kharenası döneminde devreye sokulan kültleyici aktiflik bilinin kendi öz varlığını yani bilincen kültlemesi, ıslahatı ve kendisinin öz imkanlarını (keyfiyet, haslet ve değerlerini) da kültlemesidir.

Mısır’da iki farklı koldan kültleme yapılmıştır. Hem Bilincin hem de İmkanların Deneyim Ortamı olan Çekirdek Dünya’da kültlenmesi, Sonsuzluğun Ra Bilincinin ve Sonsuzluğun Ra İmkanlarının özsel olarak açığa çıkmasını sağlar..

Kültleyici aktif fonksiyon vurgulayan Bilinç ve İmkanlarının Dünya ortamında tatbikatçıları devreye sokulmuştur. Bu model, aslında kozmosun minyatür bir şablonudur.

Bilinçler kodlanarak Dünyaya transfer edilir her biri kendi tanrısına bağlı bir başka ikiz beni ile gelir. Biri kendi öz varlığını yani bilincen kültlenirken biri de bilince ait imkanları açığa çıkarmak üzere bu programa dahildir.

İmkanlar, bilincin kendi öz enerjisini açığa çıkarmayı sağlayan kültlemedir. Resim, sanat, beceri, eser ortaya çıkarmak gibi bir cevheri oluşun tatbikatçılığıdır. Bilinç kendi öz enerjisini, kendi öz bilgisini o eserlere nakşeder ve kendi olma halindeki değerlerini açığa çıkararak tecelli ettirir. İşte bu makro düzeyde bir tecelliyatı da sağlamıştır.

Mısır döneminin tatbikatçısı olarak devreye sokulan 600 bilinçsel bir kodlama planı, Çekirdek Dünya ortamında sonsuzluğun bilgisini, sonsuzluğun enerjisini, gücünü, sonsuzluğun cevherini işleye işleye kendinden kendini fark ederek kendi varlığını yaratacaktır.

Binlerce yıldır imkanların tatbik edilmesindeki kültüvasyon programlarının tatbikatçıları olan bilinçler, AkTon Khara Metodu ile kültleyici aktif fonksiyon vurgularken İmkanların cezbiyetine kapıldılar.

Çekirdek Dünya ortamında  yücelim için gerekli olan İmkanların cezbiyetine kapılmamak elbette ki bu kapalılık arz eden Alfa boyutunda zordur.

Bilincin kendinden açığa çıkan güzellikler, yücelikler kendisini kendi özüne doğru hakikate vardıran olgulardır. İşte tam da bu aşamada bilinç artık sapmaya uğramaya başlarsa kendi varlığının sonsuzluğunu değil de açığa çıkan kerametlere, güzelliklere bel bağlayıp da imkanların peşine düşebilir.

İmkanlar, bir vasıtasıdır. Bilincin kendi kendini keşfedebilmesi, kendine uynabilmesi içindir. Makbul olan Bilincin kendi kültleme programı içinde kendi varlığının saf olan halini yaşayarak saf bilinç halinde sabitesini koruyabilmesidir.

Teslimiyet seçimsizliktir

Binlerce yıldır Çekirdek Dünya’ya öğreticiler geldi. Hepsine birer Manevi Rehber dendi  ve hepsi Çekirdek Dünya’nın içinde bulunduğu realitik ortamın hep üst frekanslarında yaşayarak, yaşadıklarını öğrencileri vasıtası ile yeryüzüne ekti ve ekmeye de devam etmektedir.

Manevi arayışta olan bir varlık için bilinmeyene yolculuk, gözler kapalı, önünü görmeden bir yolda yürümek gibidir.  Manevi yolun bizleri nereye götüreceği, nereye ilerleteceği meçhuldür.

Bilinmeyene yolculuk etme cesaretini gösterebilen varlık, Mürşidin gösterdiği yolda ilerler ve yolu  aydınlık bulur. Varlık işte asıl bu noktada, asıl bu durumlarda hakiki  teslimiyetini sergileyebilir.

Zira, hepimizin kendinden dahi kaçtığı, kendinden gizlediği çok derin duygular, düşünceler var iken Manevi yolda bu yükler atılmadan nasıl ilerlene bilinirdi ki?

Bilinmeyene doğru yol almak, bir adım öte de kendisini nelerin beklediğinin kaygısını yaşamadan adım atmaktır  Teslimiyet seçimsizliktir.

Yaşamımızda konforumuz için göstermiş olduğumuz her seçim, egosantrik irade boyutundan devreye girer, Seçim yapmak, yaşamın akışına karşı kendin olmaya çalışmak, akıntıya direnç göstermektir. Bu durumda ego işe karışmıştır.  Sonsuz Sınırsız Tek’ten yaşamımıza akanı seçmemek egonun karar vermemesidir.

Varoluşun akışında akış olmak, akışın içinde rezonanse olmak egonun işe karışmasını engelleyecektir.  Akıl, vasıta olmaktan ziyade Düşünce boyut Kavramı ile hareket etmeyi otomasyona bağlamıştır. Bunun içindir ki akıl, egonun güdümleyici aktifliğince hareket eder.

Sonsuz Sınırsız durulganlıktan Sonsuz Sınırsız Aktifliğe akan bilinç ve imkanların her zerresi  tam ve  mükemmeldir. Bu, İçinde bulunduğumuz Çekirdek Dünya’dan sonsuz sınırsız uzayın her koordinatına  kadar aynıdır.

Her şey olması gerektiği gibi olmakta ve işlemektedir. Ancak, sadece İnsan bunu anlayamamakta, yaşamını,  yaşadıklarını, başına gelenleri kabullenememektedir.

Akışa teslim olamayan ego, sorunun asıl kaynağıdır. Herşey mükemmel olsa bile bir şekilde bir kusur bulacaktır. Sıradan birşeylere dahi ‘EVET’ demek güçtür ego için ve herşeye ‘hayır’ demek ister.

Mücadeleye alışmıştır ve mücadele etmez ise huzursuzdur. Mücadele edilecek birşey olmasa da engeller yaratır kendinden kendine ve ancak bu dirençler ile var olmaya çalışabilir.

Ego, ancak yaşamımızda olana karşı direnç varsa etkilidir. Dirençler ile güçlüdür. Yaşam ile Mücadeleyi bıraktığımızda güçsüzleşecektir. Yaşam içinde akmaya başladığımızda, gittikçe eriyecektir.

Seçimsizlik, egoyu yok etme yöntemidir.

Seçimsizlik, Yaşamımıza gelen her şeyi kabul etmek, teslim olmaktır.

Teslimiyet seçimsizliktir.

Rüzgâr, kendiliğinden eser, ağaçların arasından süzülür, Yaprakları savurur. Yapraklar savunmasızca dört bir yana kendiliğinden savrulur. Rüzgârın bir seçimi yoktur, ağacında, yaprağında hiçbir seçimi olmamaktadır. Seçim egodan, Teslimiyet ise Öz’dendir.

Mürşide teslim olmak zordur.

Çünkü karşında aynı sen gibi kullandığı bir biyolojik formu vardır. Dünya insanlığının en büyük illüzyonlarından biri de kendini BEDEN sanma yanılgısıdır ve bu illüzyondan sıyrıldığında ancak karşısında bir Manevi Rehberin olduğunu kabul edebilir.

Kendini beden sanan bir kişilik ile bir mürşide  teslim olmak pek te kolay olamayacaktır.

Manevi Rehber, varlığın gelişimine köstek olan en dipteki karanlığa ulaşabilecek ve o karanlığı yerinden çıkarabilecek güçtedir ve bu hiçbir zaman egonun işine gelmemiştir. Bunun için Mürşit kavramı son yıllarda iyiden iyiye yozlaştırılarak ‘Mürşite İhtiyacın yok’ , ‘ben kendime yeterim’ , ‘Ben Tanrı’yım’ , ‘ Ben Sevgi’yim’ , ‘ Ben Sevgi Kaynağıyım’ gibi kaile alışlar var ki yanılgılar içinde neredeyse ne kadar derin bir uykuda olduklarını bilemeden, kendi özlerine gittikçe daha da uzaklaşmaktadırlar.

Oysa her öğrencinin mutlaka Dünya deneyim, görev ve evrim ortamında ilahi yolunda ona eşlik edeceği, varlığına kilitli olduğu bir manevi rehberi vardır ve bu Manevi rehber, henüz Dünya’ya transfer olmadan Galaktik planında belirlenmiştir.

Manevi Rehbere teslimiyet, daima sonsuz sınırsız bilinmeyene dairdir.

Teslim olmak, varlığın manevi yolda ilerlemesini  mucizevi bir şekilde değiştirebilecek yegâne yoldur.  Teslimiyet, belirsizlik ve güvensiz iken ancak vuku bulabilir ve aksi zaten teslimiyet olamayacaktır. Bilinmeyeni,  bilmeden teslim olunur.

Teslimiyetin ardından, değişim ve dönüşüm gerçekleşir. Ego, paramparça olur ve bu, zemindir. Sonradan olacaklara temeldir. Ve ancak bundan sonra bu temelin üzerine bir şeyler işlenebilir.

Parçalanarak dağılan egonun yerine yani boşluklara, başka başka şeyler dolar. Yeni enerjiler, iyileştirmeye başlar. Binlerce yılın karmik hastalıklarına bir ilaçtır. Kısır döngülerden azatır.

Teslimiyetle değişim ve dönüşümün etkileri yüz gösterir.  Egosantrik irade boyutundan sıyrılıp, ÖZ İRADE boyutuna seyre dalınır.  Manevi Rehber bu seyirde uyanık olan tek bilinçtir, ve o daima uynaık olduğu için senin ona tabi olman, senin onun rehberliğinden istifade etmen gerekir.

Direncin kaybı ve çıkıntılar manevi rehberlikle yok olur

Direncin kaybı ve çıkıntılar en kolay teslimiyetle bertaraf edilebilse de bu çoğu zaman zordur.

Çekirdek Dünya ortamında öz irade boyutunun yoğunluğunun muayyen statüde tecelliyatları sergilense de egosantrik irade boyutunun boyunduruğu altında bulunan ego potansiyelinin bu muayyen aktifliklerde varlıklaşma çabası bitmek tükenmek bilmemektedir.

Öz irade boyut yoğunluğunu güçlendirecek meşguliyetler ego potansiyelinin varlığını ceste ceste eriterek, istenmeyen taraflarını yok ettirecektir.

Öz irade yoğunlaşım olma frekans ve sabitesi

belirli bir kıstasa eriştiğinde ise öz irade hasletinin yoğunluğu muayyenlikten mutlakiyete geçmesine vesile olacaktır.

Muayyenlik iniş ve çıkışlardan oluşmaktadır. Varlığın belirli dönemlerde inişler yaşadığı, sarf ettiği sözel ifadelerden, otomatik tepkilerinden, dirençlerinden, kontrol etme isteğinin daha da yoğunlaşmasından belirginleşir.

Bir zaman gelir ki bu yoğunluk gittikçe sınır marjına ulaşmaya başlar ve akabinde karmik tortuların bir bütünü olan korsan kişilik yoğunlaşmasına davetiye çıkarır.

Öncelikle en yakınında bulunanlara tahakkümiyet kurmaya başlar. Daha sonra etki çemberini genişletmeye çalışarak girdiği ortamlarda sivrilerek ortamı kontrol altına almaya çalışır.

Alamadığında ve engellerle karşılaştığında ise dirençlerini sergiler ve vaveyla kopar.

Egonun yokluğu

Ego potansiyeli için kontrol edememe olgusu egonun yok olması gibi bir his verir.  Bu yok olma endişesi ile güçsüz ve çaresiz hissettiğinden dolayı içeride yaşadığı fakirliği bu şekilde yüzeye çıkmaya çalışarak bastırır. ‘kendi bildiği gibi’ olmayan her hususa direnç gösterir.

Ego potansiyeli huzursuz bir zihinle müşterek çalıştığı için dışarıdan gelecek etkilere karşı mütemadiyen tetikte ve direnç halinde olur. Bu potansiyel yoğunluğunu arttırdığı safhalarda, varlık bulma alanını da daha çok ve daha çok genişletmek ister.

Çevresine hükmedebiliyorsa bu defa iletişime girdiği her obje, her süje ve hadise içinde daha fazla kontrol etme isteğini dayatır.

Manevi rehberler,

Öğrencilerini manevi yolda mütemadiyen yüceltmek ister. Bunun için tasarruflarda bulunur ve gerektiğinde yüceltir, yücelttiği gibi cüce de kılabilir.

Zira binlerce yıllık karmik tortulardan arınmaya ihtiyacı olan bilinç hastalıklarını göstermiş olduğu yüksek eforlarla iyileştirmek ister.

İşte tam bu noktada yücelimler gösteren bilinç, manevi rehberin varlığının yanı başına kadar girme liyakatine sahip olgun bir semeredir ki yetiştirildiği bu ortamda değişime direnç gösterebilir.

Manevi rehberlik binlerce yıllık çıkıntılara da bakar, bu yıllarda edinilmiş erginliğe de bakar. Rehberliğinde öğrencisinin çıkıntılarını ortaya çıkarırken, ego potansiyelini de varlığın yücelimlerinin içinde eritir.

Yücelimler esnasında dirençler gösterilmezse çıkıntılar da yok olur gider. Bu tasarruflara nail olan her öğrenci, çıkıntılarının bertaraf edileceği çeşitli programların içindeyken egosantrik irade boyutunun tahakkümiyeti altında kalır ise aklı ile muhatap olduğu her süje ve obje üzerinde kontrol mekanizmasını çalıştırır ve sınırları zorlar.

Egosantrik dünyasında kurmuş olduğu hayali hanedanlığın kralı ve hatta farkında olmadan imparatoru olur.  Lakin bu, elbette söz dinleyene, kulak asana öyle işlemez.

Üstat Axoy Maturamon der ki

Ayırma, bölme, kendinden ayrı görme

Ayinelik var her şey senden sana değil mi?

Sırra erersen olgunlaşırsın

Olgunlaşabildiğin kadar varlık bulursun

Haddini bil,

Bil ki ja’nın kölesi nasıl olunur benden öğrenesin

Tam varlıklaşman için tam biat gerek

Tam biat için cesaret gerek

Kalpten dirilen güce hâkim olman gerek

Cesaretin var mı tam varlıklaşmaya

Tam varlıklaşmak için tam rabıtaya

Cesaret!

 

Akış: Sibel Sıvacı / 2012

Cennet

Dünya’da beden edinen bir bilinç, bir bebek formunda kapalı bir farkındalıkla doğar. Yaşamında da kendinden kendine uyanışını gerçekleştirdiğinde ise perdeler kalkar.

Vaat edilen o cennetler kendi öz uyanışını gerçekleştirenler içindir.

Başarabilen başarabildiği oranda dünyada kendi cennetini yaşar. Başaramayan başaramadığı oranda tekrar tekrar olgu merhalelerinden geçer.

Bir kısır döngü içinde olayları, kişileri, ortamları değiştirip belirli olguları yaşayarak o olgulardan geçer.

Sonsuzluğun bağrında bilinç, bir kez beden alıp Dünya’da yaşayıp ölecek kadar kısıtlı tek bir yaşam hakkına sahip değildir. Kendi deneyimlerini yaşayabileceği ortam, aile, kişi ve toplumsal duruma göre daima yeniden beden alır.

Deneyim esastır.

Her bilinç için deneyim esastır.  Galaksiye deneyim için geliriz. Deneyim kazandıkça evrilir, görevler üstleniriz. Tekrar tekrar dünyaya doğar. Bir uzay/zaman diliminde burada kendi varlığımızı var ederiz.

Bir doğum ve sonra başka bir doğum ki bu sadece bedensel bir doğumdur! Farklı zaman dilimlerindedir. Belki yüzyıl arayla belki 500 yıl belki de 10 yıl arayla beden alır, enerjetik veçhemizin bir yansıması oluruz.

Beşer, beden terkinden sonra dünyanın manyetik alanındaki seyyal mekan olan spatyomun bir boyutuna çekilir ki o da 7 aşamalıdır.  Tüm aşamalardan geçer, evren varlığı haline dönüşen ‘evrensel insan numunesi’ olur.  Hakiki bir insandır. Beşeriyetinden sıyrılmış ve insanlaşma hakkını kazanmıştır.

İnsan-ı kamilin huzur ve dinginliği tüm dünyada kalp şakrasından yayılan enerji ile önce kendi alanını sonra bu alanda titreşebilen diğer tüm bilinçlerin ortak bilinç alanını oluşturur.

Biz buna Beta 1 Nova veya Beta 2 nova boyutu da diyebiliriz. Yani duyduğumuz, bildiğimiz ama yaşayamadığımız o cennettir…